Şirketler, devletler ve hatta bireylerin çevreye yarattıkları etkiyi en aza indirme yolculuğunda iklim pozitif etki yaratma ve emisyonları sıfırlamanın ötesine geçerek gerçekleştirilen faaliyetler sonucunda negatif emisyonlara yol açma gibi konular giderek daha çok gündeme geliyor. Bunun için ilk akla gelen uygulamalar - eğer karbon yakalama ve depolama teknolojilerini bir kenara bırakacak olursak- doğal karbon yutaklarının karbon tutma kapasitesini düşüren ve karbon döngüsünü sekteye uğratan faaliyetlerin sonlandırılması ve karbon yutaklarının niteliklerinin iyileştirilerek karbon tutma kapasitesinin insan faaliyetleri öncesi haline getirilmesi oluyor.
Aslında bu konu hâlihazırda birçok şirketin geliştirdiği projelere ait çevresel etki değerlendirme raporlarında, faaliyet gösterilen çevrenin şirket faaliyetleri öncesi koşullara getirilmesi yükümlülüğü olarak yer alıyor. Çevresel etkinin ortadan kaldırılması konusunda birçok şirketin yasal olarak böyle bir sorumluluğu olduğunu düşünecek olursak, bu durum aslında onarıcı operasyonların sonuçlarının mevcut etkinin ortadan kaldırılmasını ve hatta önüne geçilerek sahaya özgü biyoçeşitlilik takip parametrelerindeki artışı gerekli kılıyor. Biyoçeşitlik ve onarıcı operasyonlara yapılan yatırımın, karbon azaltımı konusunda temiz gelişme mekanizmaları (CDM) ve karbon piyasaları ile sıkışmış olan emisyon yoğun endüstriler nezdinde karbon nötr ve hatta negatif olmanın kapısını aralayabilecek bir fırsat penceresi olarak önümüzde olduğunu da düşünebiliriz.
Bunun için öncelikli olarak şirketlerin faaliyetlerini gerçekleştirdikleri sahalardaki tahribatı ortadan kaldırmaları, bu sahalarda bozulan karbon döngüsünün onarılması ve hasar gören ekolojik unsurların sahaya geri kazandırılması atılacak ilk adım. Birçok şirketin sahip olduğu varlıkların ortaya çıkan çevresel etkiyi nötrleme ve hatta tersine çevirme konusunda yetersiz kalabileceği gibi bu varlıkların karbon yutağı olma özelliği dahi olmayabilir. Sahip olunan varlıklarda peyzaj uygulamaları dışında bir şey yapma şansı olmayan şirketler içinse onarıcı faaliyetlerin paydaş ağına sirayet etmesi ve değer zinciri boyunca çevresel etkiyi azaltan iyi uygulamaların ve “karbon gömme” imkânı sağlayan pratiklerin yaygınlaştırılması zorunlu hale geliyor.
Örneğin gıda işleyen veya doğal liflerden tekstil üretimi yapan firmaların, değer zincirinde yer alan tarımsal faaliyetler esnasında ortaya çıkan etkiyi ortaya kaldırmak için doğası gereği zaten karbon negatif bir süreç olan tarımsal üretimde iyi uygulamaların değer zincirinde yaygınlaşmasını desteklemesi gibi… Bu iyi uygulamalar kapsamında topraktaki organik madde miktarının korunması ve artırılması ile “karbon gömme” imkânı değerlendirilirken su ayak izinin düşürülmesi, pestisit ve herbisit kullanımının azaltılması da sağlanabilir. Değer zinciri boyunca gerçekleştirilen bu tarz iyileştirmeler, elbette ki bir ürünün yaşam boyu yol açtığı etkiyi nötrleyebilir ancak bir ürünün taşınması, işlenmesi, tüketimi ve atık haline gelmesi esnasında ortaya çıkan emisyonlar, karbon nötr olmak adına atılan onarıcı operasyon adımların çoğu zaman daha büyük olmasını gerektiriyor.
Pekiyi değer zincirinde karbon nötr hatta karbon negatif olmak isteyen ancak kendisinin ve değer zincirinde işbirliği yapabileceği paydaşlarının elinde karbon yutakları bulunmayan şirketler ne yapabilir? Bu durumda, “değer zinciri ötesi” etki yaratma gündeme geliyor ve akla ilk gelen örneklerden birisi ise ardı arkası kesilmeyen ağaçlandırma projeleri oluyor. Ağaçların gelişme hızı, yağış rejimi ve sıcaklıktaki değişkenlik, toprak yapısı gibi birçok değişkenin devreye girdiğinde karbon tutma hesaplamalarının geçerliliği ve gerçekten bir şirketin yıllık emisyonlarını dengeleyip dengelemeyeceği önemli bir konu... Zira karbon sıfır hedeflerinin tutturulabilmesi için birkaç tane dünyanın yüzey alanına ihtiyacımız var!
Bunun yanı sıra, orman yangınları sonrasında uzmanlar tarafından dillendirilen yangın alanlarına en az müdahale gerçekleştirilmesi ve yanan tomrukların çıkarılması konusunda dahi büyük bir özen gösterilmesi konusu kulaklarımıza küpe olmalı. Biyoçeşitlilik ve ekosistem onarımına katkı sunmayıp, koruma alanı tehdit eden unsurları uzaklaştırmamız belki de atılacak en mütevazi ama en büyük onarıcı adımlar olabilir. Yapılması gerekenin en az enerji, en az müdahale ve en az girdi ile yapılması onarıcı etkiyi en üst noktaya taşıyabilirken, şirketlerin giriştiği ağaç dikme yarışına ne demeli?
Atılan “çevre koruma” adımlarının ve sonuçlarının sorgulandığını, biyoçeşitlilik ve emisyon azaltımına etkilerinin raporlama dünyasına yansıdığını her geçen gün daha çok gözlemliyoruz. Bütün bu gelişmeler hızlanırken ve firmalardan beklentiler somutlaşırken, değer zincirinde gerçekleştirilen uygulamalar ya da ağaçlandırma projeleriyle yeşil badanaya maruz kalmamak için sağlam bir metodolojiye dayanan karbon nötrleme projelerine ve karbon yutaklarını geliştiren onarıcı operasyonların yaygınlaştığı bir zemine ihtiyacımız var. Bu zeminin sağlamlığını sorgulamak ve karbon negatif bir dünyanın kapılarını aralamak hepimizin görevi!
Murat Ünal / 30.12.2022
Diğer Bloglar